KADIN DÜNYASI

Kadın dünyasını sorarsız benden
Kadın var’ ki aydan arıya benzer
Kadın var kırdığı fazladır binden
Kadın var zülalden duruya benzer

Kadın var gönül’ ü doldurur neşe
Kadın var’ ki tıpkı benzer baykuşa
Kadın var’ ki şule verir güneşe
Kadın var paslanmış boruya benzer

Kadın var’ ki gurur köşkünde yatar
Kadın var çılgınca kahkaha atar
Kadın var tartılsa yaylamaz kantar
Kadın var kurumuş deriye benzer

Kadın var’ ki tuzsuz tatsız ot gibi
Kadın var’ ki kaymak kaymak süt gibi
Kadın var’ ki kaypak palamut gibi
Kadın var sırmaya sarıya benzer

Kadın var’ ki hanım tipli gerçekten
Kadın var anlamaz çuldan ipekten
Kadın var toplamaz gülden çiçekten
Kadın var bal yapan arıya benzer

Kadın var’ ki melek gibi kız besler
Kadın var kızının adını pisler
Kadın var zikreder Allah’ı sesler
Kadın var vicdanı kuruya benzer

Kadın var sözünün erkeği eri
Kadın var âleme dokunur şerri
Kadın var adaptan çıkmaz dışarı
Kadın var çobansız sürüye benzer

Kadın var’ ki hem keldir hem fodoldur
Kadın var’ ki insanlığı yüceltir
Kadın var’ ki erkeğini kocaltır
Kadın var sihirli periye benzer

Kadın var katmeri naz ile koklar
Kadın var insanın canını oklar
Kadın var’ ki demet demet sır saklar
Kadın var serpilen darıya benzer

Kadın var’ ki zulumatın şafağı
Kadın var’ ki yaygaranın nifağı
Kadın var kıymetli altın ufağı
Kadın var deveden iriye benzer

Kadın var’ ki sanki papağan kuşu
Kadın var püsküllü bela duruşu
Kadın var’ ki nazlı nazlı gülüşü
Kadın var geveze karıya benzer

Kadın var kurumuş çalı gibidir
Kadın var karanfil dalı gibidir
Kadın var yaşayan ölü gibidir
Kadın var ölse de diriye benzer

Kadın var belinde iman kuşağı
Kadın var çırçıplak baştan aşağı
Kadın var hayânın inci başağı
Kadın var maymundan geriye benzer

Kadın var’ ki Ruhani ’nin itabı
Kadın var’ ki bu dünyanın mihrabı
Kadın var’ ki her mahlûkun harabı
Kadın var cennette huriye benzer

KALEM



Dünyaya ün salmış adı
Hükümran hünkârdır kalem
Her kapıyı her kilidi
Açan anahtardır kalem

Ağır başlı zümrüt taçlı
Olgun ruhlu altın uçlu
Bütün silahlardan güçlü
Kurşundan ağırdır kalem

Kalem arşı kürsü gezmiş
Kalem tılsımları bozmuş
Kalem kutsal kitap yazmış
Her ilme mahirdir kalem

Kalem sevene yaklaşır
İlden ile ilim taşır
Yetmiş iki dil konuşur
Çok ehli hünerdir kalem

Sabırdır her ilmin başı
Kalem onun arkadaşı
Hele yüzde seksen beşi
Çözülmemiş sırdır kalem

Kalem âlemin içinde
Âlem kalemin içinde
Kalem kelamın içinde
Yeryüzünde hürdür kalem

Âşık Ruhani’yim bence
Hür irade hür düşünce
Dünya var olmazdan önce
Yaratılmış nurdur kalem

KAL İÇİNDE



Dünyaya geldim geleli
Kaldım kalma kal içinde
Böyle kurulmuş temeli
Bir hal var bin hal içinde

Görülmemiş sezilmemiş
El deymemiş bozulmamış
Bilinmemiş çözülmemiş
Sual var sual içinde

Ömür kısa yollar uzun
Hakikati görsün gözün
Bir hikmetli kavanozun
Hem zehir hem bal içinde

Han derler geldiğin yere
İki kapı bir pencere
Kalender meşrebe göre
Dünya bir çuval içinde

Der Ruhani dünya tatsız
Amma yaşanmaz umutsuz
Kimi mutlu kimi mutsuz
Herkes bir hayal içinde

KALMAYA GELDİM



Ervahı ezelden ben bu âleme
Birkaç gün misafir kalmaya geldim
Ak mürekkep oldum levhü kaleme
Noktadan noktaya dolmaya geldim

Naklettim hücreden hücreye göçtüm
Dört büyük unsurun çarkından geçtim
Özüme münasip bir gömlek biçtim
Giydim karanlığa dalmaya geldim

Ol deyince oldum âdemden âdem
Ruh bedene girdi âdemim madem
Taktım parmağıma tekbirden hatem
Emire itaat kılmaya geldim

Hayatın akışı okunmaz hece
Okuyup çözenler aşktan da yüce
Her şeyden evvela her şeyden önce
Ben ben deki beni bilmeye geldim

Kübra-i kâinat hikmetli kitap
Her harfinde vardır bin türlü hitap
İdrakim öğretmen vicdanım mektep
Sınav verip puan almaya geldim

Mustafa Ruhani oldum daha ne
Aşığın arzusu maşuktan yana
Çileyi nöbete devri cihana
Ölmeye gelmedim olmaya geldim

KARA KARA



Aşkınla çöllere düştüm dolaştım
Göründü gözüme iz kara kara
Derdinle tutuştum yandım alıştım
Dağladı sinemi köz kara kara

Âşık olan maşukunun kuludur
Leyla sevda kardır mecnun delidir
Dertli Kerem Han Aslı’nın külüdür
İşte şu savrulan toz kara kara

Garibim çektiğim ahtır amandır
Bu ne gün ne saat hangi zamandır
Âleme tabiat çayır çimendir
Bana dağlar taşlar düz kara kara

Görmedim sen gibi duvaksız gelin
İstersen sevdiğim sözümden alın
İstersen edalan istersen salın
İster isen dolaş gez kara kara

Her geçen günleri tutmuşum defter
Senin talihindir bendeki keder
Sırma saçlarını atan ülüzgâr
Getirdi bir kucak söz kara kara

Sor ki Ruhani’yi sevdan yordu mu?
Eylendi mi usandı mı durdu mu?
Sen kalem al ben söyleyem derdimi
Ak kâğıt üstüne yaz kara kara

KARALAR



Gönülden isterim gideyim yâre
Yol vermiyor geçem dağlar dereler
Güzeller meylini vermiş bahara
Hem çiçek toplayıp hem gül dereler

Ölene dek ben bu yolda giderim
Üzüntüm telaşım ahım kederim
Siteme mahkûmdur şadlık defterim
Her gün birkaç yaprağın karalar

Ruhani ruhumda sızlar bir sızı
Çok karardı talihimin yıldızı
Bin olsa lalenin rengi kırmızı
Ona yeter içindeki karalar

KARASU



Dedim neden tülün kara giyindin
Siyah elvan gibi hırkan Karasu
Mübarek buharın dağları almış
Miski amber gibi reyhan Karasu

Dedim nedendir ki rengin karadır
Dedi ben bilirim kalbin yaradır
Dedim suyun her dertliye çaredir
Almadan bırakmam yakan Karasu

Dedim senin sedan dağları yarar
Dedi’ ki denizde ederim karar
Dedim senin bende hasretin mi var
Yüzüme göz gibi bakan Karasu

Dedim ki kaynağın Nemrut’tan gelir
Dedi sonra dalgalarım açılır
Dedim bu hikmeti ya kimler bilir
Tükenmek bilmiyor şakan Karasu

Dedim niçin böyle siyah nikabın
Dedi tandır sisi sen bil hesabın
Dedim Ayşe Hatun senin sebebin
Rızayı Hak için çıkan Karasu

Dedim çeker misin sen benim nazım
Dedi müzeyyendir baharım yazım
Dedim sana başka unvan ne lazım
Kalender başında tokan Karasu

Dedim Ruhani’yle girme davaya
Dedi baş eğmişim engin ovaya
Dedim senin yolun gider deryaya
Murat takip eder arkan Karasu

KAR ÇİÇEKLERİ



Gene bahar geldi bizim ellere
Serpildi yabana kar çiçekleri
Gönülden gönüle dilden dillere
Can katıyor cana karçiçekleri

Yaprakları nakışlıdır soyundan
Dost için armağan bahar ayından
Nisan yağmurundan martın suyundan
İçer kana kana karçiçekleri

Eridi kalmadı dağların karı
Başımızdan eser sevda rüzgârı
Toplar iken müjdeliyor baharı
Her kaşı kemana karçiçekleri

Dereler köpürdü sular çağlaşır
Çayırlarda pehlivanlar güreşir
Kaval inler koyun kuzu meleşir
Ne söyler çobana karçiçekleri

Ruhani’ de seyrangâha çıkıyor
Menevüşler burcu burcu kokuyor
Her birisi yüz bin name okuyor
Bir sana bir bana karçiçekleri

KARDEŞ



Kardeş kardeş derler çok geç anladım
Kötüsü karataş iyisi kardeş
Kötünün yüzünden fazladır derdim
Kötüsü karataş iyisi kardeş

Kötüsü zehirli yılandan kötü
Dillerde söylenir iyinin methi
Kötünün yüreği Nemrut’tan katı
Kötüsü karataş iyisi kardeş

Kötüler namerttir mert olur sanma
Kötü münafiktır sakın inanma
Bir karında yattığına aldanma
Kötüsü karataş iyisi kardeş

Gün gelir toprağa koyarsan başın
Kendine yar eder yoldaşın eşin
Hele gel otur da bir derin düşün
Kötüsü karataş iyisi kardeş

Binde birdir dürüst kardeş ararsan
Kin kokar kötünün kalbini yarsan
Âşık Ruhani’yim bana sorarsan
Kötüsü karataş iyisi kardeş

KARMA KARIŞIK



Gittim Avrupa’yı seyran eyledim
Ötesi berisi karma karışık
Duygumla hissettim beynimle gördüm
Şeytanı perisi karma karışık

İşleri çok sağlam dinimiz gibi
Dinleri kokuşmuş yoluk kaz gibi
Çalışkan dürzüler Ceneviz gibi
Erkeği karısı karma karışık

Bir birinden gaddar Zürih Londra
Terörcü Bürüksel Berlin maskara
Lahey karektersiz en kurnaz fare
Parisi marisi karma karışık

Hepsi Türk düşmanı hepisi hain
İslamın başına kurmuşlar oyun
Güdülen şivayin güden şivayin
Çobanı sürüsü karma karışık

Domuz eti yiyen domuzca yaşar
Kıskancı kaybolur göbeği şişer
Boşanan gevşenen Banof’a koşar
Ufağı irisi karma karışık

Namusun kazanı kaynamış taşmış
İffetin bağına bir talan düşmüş
Koç koyuna koyun koça karışmış
Esmeri sarısı karma karışık

Âşık Ruhani’yim özlü Türkiye’m
Sana canım kurban nazlı Türkiye’m
Al bayraklı ay yıldızlı Türkiye’m
Sendedir aydınlık sendedir ışık

KAYBETTİM



Bugün de gün akşam oldu
Ömrümden bir gün kaybettim
Dolu aktı boşa doldu
Ömrümden bir gün kaybettim

Ömür ağacı titreşti
Dalından bir yaprak düştü
Akşam oldu güneş aştı
Ömrümden bir gün kaybettim

Bu divane gönülünen
Oyalandım bir gülünen
Umudunan hayalinen
Ömrümden bir gün kaybettim

Oynamışım ateşinen
Türlü türlü savaşınan
Hüzününen telaşınan
Ömrümden bir gün kaybettim

Ben hayatın arkındayım
Akan suyun çarkındayım
Ruhani yem farkındayım
Ömrümden bir gün kaybettim

KAZAN KEPÇE



Kazan kepçe hikâyesi
Kazan demiş ben vardayım
Kepçe demiş neyin nesi
Kazan demiş ben nardayım

Kazan kepçe dilleşmişler
Bir ocakta birleşmişler
Peşrev çekip güreşmişler
Kepçe demiş ben zardayım

Kazan demiş aş kaynattım
Kepçe demiş aşan battım
Kazan demiş pay dağıttım
Kepçe demiş ben turdayım

Kazan bakracı doğurmuş
Kepçe kaşığı çağırmış
Kazan çınlamış bağırmış
Kepçe demiş ben buradayım

Kazan demiş yüzüm kalay
Kepçe gülmüş çekmiş halay
Kazan demiş işim kolay
Kepçe demiş ben zordayım

Kazan demiş adım metin
Kepçe demiş biraz çetin
Kazan demiş dibim altın
Kepçe demiş ben nerdeyim

Kazan kendini kıllamış
Kepçe kenardan kollamış
Kazan kepçeyi sollamış
Kepçe demiş ben yerdeyim

Bakın Ruhani ozana
Aşığım dürüst düzene
Kepçe demiş ki kazana
Sen nerdesin ben ordayım

KINAMA



Sevdiğim çimeni yeşil gözlerin
Aklımı başımdan aldı kınama
Ahu bakışların şirin sözlerin
Beni bir hayale saldı kınama

Şaşkınım bu aşka düştüm düşeli
İster akıllı de istersen deli
Sinem delik delik kevgir misali
Senin kirpiklerin deldi kınama

Ahu feryadımda neler var neler
Dağları inletir taşları deler
Yoldan gelip geçen garip yolcular
Akan gözyaşımı sildi kınama

Cevr-ü cefa imiş güzelin huyu
Koy başın koluma bir zaman uyu
Akıtma pınarı çağlatma suyu
Götürmüyor kabım doldu kınama

Eylen güzel eylen bir dinle beni
Yoksa senin için her şey mi fani
Dünkü konuştuğun âşık Ruhani
Bugün başka âşık oldu kınama

KIZMADIM HELE



Aşkın ocağında kırk altı yıldır
Alıştım tutuştum kızmadım hele
Yüreğim ateşli gözyaşım seldir
Şadlıktan bir hisse sezmedim hele

Kurtulmadı başım dertten çileden
Gönlüm rahat değil şerden hileden
Hakkı müdafaa’dan mücadeleden
Yılmadım bıkmadım bezmedim hele

İleri hey bire gönül ileri
Hak’tan yana söyler gönül erleri
Bin katlı beynimin fakülteleri
Yüzde doksanını çözmedim hele

Tecrübe köşkümdür akıl sarayım
Aşk benim yıldızım güneşim ayım
İnci denizinin kıyısındayım
Dalıp ortasına yüzmedim hele

Âşık Ruhani’ yem âlemi gezdim
İnceldim gönülden gönül’e sızdım
Çok türkü söyledim çok şiir yazdım
En son şiirimi yazmadım hele

KİM NE DERSE DESİN



Cehalet derdine arifin sözü
Ben derman diyorum kim ne der desin
Her ömrün geçici baharı yazı
Ben harman diyorum kim ne der desin

Acırım boşuna geçen ömüre
Boş verip yatamam göz göre göre
Oku çalış diye gelen emire
Ben ferman diyorum kim ne der desin

İştir insanların endam aynası
Fidan yetiştirir insanın hası
Dünyada en büyük yağmur duası
Ben orman diyorum kim ne der desin

Ruhani gel düşme gaflet ağına
Gayret çizmesini çek ayağına
İlmin zirvesine murat dağına
Ben tırman diyorum kim ne der desin

KOYUNLAR



Ey felek senin elinden kurt kaptı koyunları
Belki kurdun haberi yok çobanın oyunları
Çobana karşı çıkanın duydunuz mu halini
Tantana mahkemesinde kesilmiş boyunları

Meğerse çok oyunbazmış hilekâr çoban baba
Keçilere geçin dermiş koyunlara merhaba
Yitiklere baktırırmış kara ciltli kitaba
Döşeklere doldururmuş kaybedermiş yünleri

Ruhani dayanmaz buna yürekler olsa demir
Fırsat bulmuş sahte çoban sürüye olmuş amir
Doğruyu yanından kovmuş dürüste atmış çamur
Çağırmış yanı başına toplamış hainleri

KURBAN



Dedem der gençliğim aklıma düştü
Harmanda çektiğim halaya kurban
Nenem der yüreğim kükredi coştu
Gezip dolaştığım yaylaya kurban

Dedem der yaşlandım yoruldum belki
Bire bir diyemem ikiye iki
İki büklüm etti gurbetin yükü
Memlekete kurban sılaya kurban

Genç iken ben idim en güzel ana
Şimdi yaşım geçti diyorlar nene
İrem bağlarında gülden banane
Bizim dağlardaki laleye kurban

Dedem der yaşadım hayda harayda
Ne köşkte oturdum ne de sarayda
Elin güzelinden bana ne fayda
Benim gönlümdeki Leyla’ya kurban

Nenem der sarhoşun ıslık çaldığı
Gafilin gaflete derin daldığı
Kalleş Müslüman’ın namaz kıldığı
Camiyi uçuran belaya kurban

Âşık Ruhani’yim ben aşkın eri
Aşkı tanımayan gezer serseri
Cümle kâinatı tüm âlemleri
Kündeyip yaratan Mevla’ya kurban

KUŞ GIRİBİ



İki bin altıda oldu bu olay
Ulusal yas dedik kuş gribine
Tavuklara ölüm kaplara kalay
Zehirli tas dedik kuş gribine

Kuş gribi evimizde oturdu
Birkaç vatandaşı vurdu götürdü
Koskoca devleti dize getirdi
Yenildik pes dedik kuş gribine

İşe bak kardeşim işe bak işe
Canlı tavukları yaktık ateşe
Yurdu baştanbaşa sardı endişe
Sen bizden üst dedik kuş gribine

Kışın şiddetinde karda dumanda
Kanatlı hayvanlar kaldı âmânda
Doğu illerinde Ağrı’da Van’da
Kılıcın as dedik kuş gribine

Vallahi korkudan sarardık solduk
Çare tavukları yakmakta bulduk
İlaç yok imkân yok zavallı kaldık
Gel bizi kes dedik kuş gribine

Âşık Ruhani’nin başı olaydı
Alt yapı olaydı işi olaydı
İğnesi olaydı aşı olaydı
Sus olan sus derdik kuş gribine